28 Ağustos 2012 Salı

Doğal Klimalı Şehir 'Çanakkale'... (2)

Gez gez gez, yüz yüz yüz, güneş güneş güneş yoruluyor insan haliyle. Akşamları da otelin sahil mazaralı restoranında yemek yenince şöyle bir taş atmaya başladım ve ne yazıkki denizi dolduramadım :) O güzelim denizi doldurmayayım zaten :)
Nefis bir ay ışığı ve yakamoz eşliğinde Emrenin çektiği fotoğrafım :)
Yüzme bilmeyenlerin kurtarıcısı makarnalar beni de kurtardı ve o kadar keyifliydiki artık deniz :) Denizi harikaydı gerçekten Küçükkuyu'nun. Siz şu an göremiyorsunuz ama bir adım ötemde küçük balıklar var sürü sürü, o sırada bir ahtapot gelmişti sahile ve çocuklar yakalamaya çalışıyorlardı :) Denizin dibindeki taş görünüyor o kadar güzelki su, o kadar berrakki... Zaten mavi bayraklı bir denizmiş ama deniz Süpperrr...

Sonra Assos Behramkale'ye gittik. Küçükkuyu'dan 24 km'lik bir mesafede. Yollar biraz kötü ve bakımsız. O kadar insan gidip geliyor hayret nasıl düzeltmemişler bilemiyorum ama yine zeytin ağaçları yatıştırıyor insanı kızamıyorsunuz bile yollara :) Behramkale'ye geldiğinizde taşlarla örülmüş bir yolda tırmanmaya başlıyorsunuz Assos'a doğru ve yokuşun başında bir teyzeden Yeşil Nektarin aldık :) Onlar 'Ektari' diyorlarmış buna ve yokuşu çıka çıka yemek o kadar zevkliydiki. Yarım kilo aldık teyze -Bakın dönüşte yine alacaksınız yetmez dedi ve dediği oldu dönüşte bir yarım kilo daha aldık :)

Assos'a çıktığınızda sizi harika bir manzara bekliyor yine. Çanakkale'nin heryerinde olduğu gibi büyüleyici... Mavi mavi mavi, yeşil, yeşil, yeşil, rüzgar rüzgar rüzgar...


Burada gördüğünüz mavilerde yeşillerde herhangi bir photoshop yok oradan anlayın yani nasıl bir güzelliktir :)

Assos'tan inerken yol boyu bu güzel hediyelik eşyalar arasında zevkli bir iniş-çıkış yapıyorsunuz. Rüzgarla o kadar güzel bir ses çıkıyorki yol boyu ve hep de rüzgar esiyor güzel güzel. Oradan geçerken -Ahhhh ne kadar güzel bir ses... demiş bulundum bir teyze hemen dert yandı :) -Gel bir saat otur burada be kızım bak bakalım dedi. -Biz bütün gün dinleyince artık güzelliği kalmıyor dedi :) Güldürdü bizi ve haklıydı :)


Ve son gün dönerken Edirne yolu üzerinde Truva'ya da uğradık. Truva Atına binmeden olmaz ama o merdivenleri çıkarken düşmemek için epey bir enerji sarfettik :) Etekli olunca da haliyle daha zor oldu :D Neyse düşmeden çıktık ve indik :)
Truva'yı dolanırken düşünceli insanlar her ağacın altına bir bank koymuşlar. Meşe ağaçlarının altında neredeyse her banka oturarak ilerledik :) O sıcakta Çanakkale rüzgarı ve meşe gölgesindeki bankları olmasa erirdik herhalde :)

Tabi bu geziler Ece için bir anlam ifade etmiyordu elbette. O Truva Atı'na binmek istiyordu ve binince gazı geçti :) Fakat benim kuzum bir kere de ben yoruldum kucağınıza alın demedi. Bizimle paşalar gibi gezdi :)

Truva'da gezimizi sonlandırıp Truva Atı'nın orijinale yakın sergilenen versiyonunu görmek için Çanakkale merkeze gitmeye karar verdik ve gitmişken de bir balık yeriz sahilde diye düşündük :)

Tabi mevsimi olmadığı için çeşit yoktu ama olmayan çeşitlerden bir balık beğendik ve yedik yinede :)
Son olarak da oradan geçerken eski bir saat kulasi görüp -Aaaa bunda da çekilmezsek olmaz :) deyip birde onun önünde fotoğraf aldık :)

Sonuç itibari ile çok yorucu fakat bir o kadar da güzel ve dinlendirici bir tatildi :) Ben çok beğendim Çanakkaleyi ve havasını. Özellikle de rüzgarına kendinden klimasına hayran kaldım. Edirneye gelip de bir gram rüzgar esmediğini görünce hemen özledim oraları :)

27 Ağustos 2012 Pazartesi

Doğal Klimalı Şehir 'Çanakkale'... (1)

Merhaba arkadaşlar... Bir süredir odaya girip kumaşlarıma bile dokunmadım çünkü tatildeydim :) Önce hazırlık sonra tatil sonra da yorgunluk derken on gündür hiç bir çöp ellemedim hobi odamda :) Fakat çok güzel tatil fotolarımı ekleyeyim dedim yinede, gözünüz gönlünüz açılsın yeşili maviyi gördükçe :)
Resimlerle anlatırsak :)
Çanakkale'ye gidip de Şehitliğe uğramadan olmaz dedik ve gidiş yolunda Şehitliğe uğradık. İnanılmaz güzel denizin yeşşilin birşeltiiği bir yerde bulunan şehitlik gezilebilecek güzel alanlardan biri sadece yürüyerek gezilip görülecek bir yer olduğundan sıcak havalarda gitmekten vazgeçin. Biz gittiğimizde çok sıcaktı ve piştik :)
Gördüğümüz her akan suya yapışıp yüzümüzü gözümüzü yıkadık :)
Bir gölge bulup oturunca da Çanakkalenin esintisinin keyfini çıkarın. Ben en çok o doğal esintisini özleyeceğim ondan eminim :)
Kuzum da terledi tabiki ve böyle aktiviteler pek çocuklara göre olmadığı için sıkıldı da :) Şehitlik, abide onun için pek bir anlam ifade etmiyor elbette. Sadece koşup eğlenebileceği bir alandı onun için fakat o bile sıcakta bunaldı o kocaman koşturma alanında :)
Daha sonra otelimize gidebilmek için feribotla karşıya geçtik. Kilitbahir-Çanakkale arasında 10 dakika kadar kısa bir sürede karşıdasınız. Sadece bir tavsiyem var, siz siz olun feribota etekle ve hatta kloş etekle binmeyin :) Kendinden klimalı Çanakkalede rüzgarın nereden geleceği belli olmuyor :) Kazalar kaçınılmaz :)
Herşey bir güne sığmıyor elbette, gezilecek çok yer var fakat terledik ve kendimizi havuzun sularına bıraktık, O da görevini hakkıyla yerine getirdi ve mis gibi serinledik :)
Bir sonraki gün öğlen aramızı değerlendirmek için Küçükkuyu'da bulunan Zeus Altarı'na gitmeye karar verdik. Bir yere kadar araçla gidebiliyorsunuz. Zeytin ağaçlarının arasında bir iki viraj dönüyor ve aşağıya bakıyorsunuz ve inanamıyorsunuz. Aslında o kadar dik bir yokuş çıkmışsınızki araçla farketmeden sadece bir iki dakika sonra tepedesiniz ve bu süre kısa olunca insan ister istemez büyüleniyor. Zaten o güzelim zeytin ağaçlarının arasında zevkle giderken birde gördüğünüz manzara büyülüyor sizi.
Zeus Altarı'nın kapısına geldiğimizde orada zeytin ve yöresel yiyecekler satan bir amca muhtemelen her gün verdiği bilgilendirmelerden birini de bize verdi :)- Aaaa yürüyecek miymişiz? dedim ve amcacım : -Evet ortalama 1100 adım dedi :) Gülüştük :) -Nasıl yani ? dedim - Büyük adım atarsanız bu 1000'e düşer küçük adımlarla 1200'e çıkar ama ortalama 1100 adımlık bir yolunuz var 700m dedi :) Amanııııınnn bilseydim kuzuma spor ayakkabı giydirirdim diye düşündüm :) Neyse yola koyulduk..
Yol bazen yokuş bazen yokuş aşağı fakat o kadar harika bir doğa yürüyüşü ki.. Yürürken kocamaaaaannn çam ağaçlarının arasında esen rüzgarın uğultusu o kadar dinlendiriyorki insanı inanın hiç yorulmadım. Ece anne ben yoruldum bile demedi o kadar güzel bir orman yürüyüşü. Rüzgarın serinliği ve çıkardığı ses büyüleyiciydi hakikaten. Yeşil, temiz hava, spor daha ne olsun... Sürekli Zeus Altarı'na gidip gelen insanlarla karşılaşıyorsunuz ve haliyle merak ediyorsunuz ne olduğunu :)

Anne-Kız yürüyüşü yaptık kuzumla hep. Çam ağaçlarının gölgesinde ve rüzgar uğultusunda.. Ece sürekli sorular sorular sorular üçgeninde bazen beni bunaltsa da çok güzel bir yoldu :)

Sunağa geldiğimizde ise kocaman bir kaya görüyorsunuz ve kayanın oyulmuş merdivenlerine tırmandığınızda "AMAN ALLAHIIIIMMMMMMM" hissi uyanıyor herkeste... İnanılmaz bir manzara sizi bekliyor karşınızda. Çamlar arasında yükseeeeekkkk bir yerdesiniz, aşağısı uçurum ve alabildiğince zeytin ağaçları. Yani yuvarlansanız bir ağaç tutar sizi :) Harika bir deniz, masmavi bir gökyüzü. Yeşillerrrr, mavilerrrrr, mavilerrrr, yeşillerrr. Aşağı bakınca sahil, karşıya bakınca Edremit Körfezi, Ayvalık civarındaki adalar ve Midilli.. Hepsi ayaklarınızın altında inanın. -Ben neredeyin? -Böyle birşey olabilir mi?  -Verin bana bir hamak ben burada kalacağım... hislerinin her birini uyandırdı bende :)
Zeus Altarı ile ilgili bir not: Altar Sunak demekmiş ve tanrılara adak sundukları yer manasına geliyormuş. Eski Yunanlılar, savaşlarda galip gelmek,kuraklıktan,hastalıktan kurtulmak,bereketli ürün almak,felaketlerden korunmak gibi sebeplerle tanrılara kurban vermeyi adet haline getirmişler. Rivayete göre de bu Sunak Zeus'un Hera'ya aşkına şahitlik yapmış :) Valla ben şahane havası ve manzarasına vuruldum Zeus Hera'ya vurulmuş burada çok mu :)
Altar'ınsonunda ve aslında başında bir Kır Kahvesi var... O kadar doğal ve rahat bir yerki.. Yerde kabaklar yetişiyor, zaten zeytin ağaçları heryerde, bir yerde sarmaşıklar büyümüş bir yerde çiçekler, otlar, böcekler :) Ne ararsan var anlayacağın. Kır Kahvesinin bir kenarına da sallanan yatak koymuşlar gözüm hemen onu gördü uzaktan ve gittim yayıldım :) Sıcak bir çay ve köy ayranı içtik. O kadar köy ayranıydıki içinde yağ ve yoğurt parçaları, tortuları bile vardı :) Çok iyi geldi çooookkk :) Sonra bindik arabamıza ve düştük aynı zeytin ağaçlarının arasında yola.. Birkaç dakikada çıktığımız yokuşu birkaç dakikada da indik haliyle :)
Gezinin devamı yazının bir sonraki sayısında :)

21 Ağustos 2012 Salı

Ağaç Temalı Kolyem (Mor Düşler)...

Bu defa mor yapraklı bir ağaç yapmak istedim.. Ağaç Temalı Kolyem(Beyazlar İçinde)  çok beğenilince farklı renklerini de yapmaya karar verdim ve ilk boncuk alışverişinde mor olanlara hayran kaldım :) Yakında alacak boncuk çeşidi de kalmayacak bakalım ne yaparım o zaman :) Umarım beğenirsiniz...





Bayramda Su Böreği...

Merhaba arkadaşlar.. Evet bayramlarda tatlı yapılır ama şeker ve ziyaretlerde yenilen baklavalar dolayısı ile herkese gına geliyor tatlı görmekten. İnsan şöyle tuzlu birşeyler arıyor :) Ben de bu bayramda köye giderken birşeyler yapayım dedim ve uzun zamandır yapmak istediğim su böreğini yapmaya karar verdim...

Böreğin kesilmiş halini ekleyemedim çünü köyde herkes bayılarak yerken fotoğraflamak aklıma gelmedi :)
Evet biraz zorladı beni 12 kat var börekte ve o yufkaları açmak sıcak-soğuk sudan geçmek falan biraz yorucu :) Ve böreği ocak üzerinde pişirdiğimiz için sürekli aklınızda olmalı börek unutursanız bir kenarı yanar :) Böreği altı üstüne çevirirken eşimden yardım aldım tabiki, kahve falı çevirmek gibi birşey fakat boyut çok büyük olunca yardımsız olmuyor haliyle :) Buradan eşime teşekkürlerimi gönderiyorum :)
Ben böreği ilk kez yapıyorum ve bir sürü internet sitesi araştırdım acaba hangisi daha güzel olacak diye sonunda ortak bir paydada kendi böreğimi yaptım :) Azcık tuzu eksikti yufkaların fakat içindeki peynirle o da dengelenmiş oldu :) İlk seferin o kadar kusuru olacak elbette :) Ben yine de malzemeleri bir yazayım :)
Malzemeler
Hamuru için: 5 yumurta, ılık su,8-9 bardan un ve tuz...
İçine: peynir (ben lor aldım ) , maydanoz ve yağ (150 gr sıvı yağ , 150 gr tereyağ karışımı)

Hamuru yoğurup bir saat kadar dinlendirdim. 8-9 bardak un dedim ama suyu biraz fazla kaçırınca biraz daha eklemiş olabilirim :) Hamur dinlenirken peynirli içi hazırladım... Hamuru 12 bezeye ayırdım ve tek tek açtım kurumaması için gazetelerle kat kat örttüm... Bir tencerede bol sıcak su kaynatıyor bir kaba da soğuk su dolduruyoruz. Tepsimizi alıyor ve altını erittiğimiz yağlarla iyice yağlıyoruz. Bu yağ çok yanmamış fakat biraz kavrulmuş olmalı çok güzel tat veriyor o zaman... Tepsiyi yağladıktan sonra en alta bir yufka seriyoruz ve bu yufkayı haşlamamış oluyoruz. Güzelce yufkayı yayınca üzerine 2-3 kaşık yağımızdan gezdiriyoruz. Yağladıktan sonra bir yufkamızı alıyoruz ve kaynayan tencereye atıyoruz 1 dakika kadar kaynayan suda bekletiyoruz arada hafif hafif karıştırdım ben yapışmasın diye. 1 dakika sonra çıkarıp soğuk suya koyuyoruz, biraz da orada çevirip tepsinin üzerine yayıyoruz ve sonra yine yağlıyoruz. Ben açtığım yufkaları kaynayan suya koyarken birkaç parçaya ayırdım sonlara doğru çünkü ne kadr uğraşsam da tek parça çıkmadı tencereden :) Nasıl olsa tepsiye büzüşmüş halde diziyoruz bütün halinde olmasının hiçbir önemi olmuyor :) Parçalansa da çok takmayın kafanıza :) 12 kat yufkanın sıralaması şu şekilde :)
tepsinin altına haşlanmamş yufka ve üzerine yağ
haşlanmış yufka ve yağ
haşlanmış yufka ve yağ
haşlanmış yufka ve yağ
haşlanmış yufka ve yağ
haşlanmış yufka ve yağ
peynirli harç yayılır 
haşlanmış yufka ve yağ
haşlanmış yufka ve yağ
haşlanmış yufka ve yağ
haşlanmış yufka ve yağ
haşlanmış yufka ve yağ
tepsinin üzerine haşlamadan bir yufka yayılır.
Alt ve üst parçalanmasın ve düzgün durabilsin diye bu şekilde yayılıyor yufkalar..
En üst yufkaya da kalan yağı döktükten sonra tepsimizi ocağın üzerine koyup çevireeee çevire pişiriyoruz. En kısık ateşte iki gözü açarak çevire çevire pişirdim ben. Yaklaşık olarak her bir tarafı bir saatte pişirdim. Kenarları ne kadar yağlasamda biraz yapışmışşlardı ve çevirmeden önce tahta bir kaşıkla kenarlarını açtırdım ben kopma falan olmadı çokta güzel çevrildi gerçekten :) Resimdeki hali çevrilmiş halidir :)Aynı boyutta bir tepsiyi üzerine koyup Neyse Halim O Çıksın Falım diye çevirdiğimiz kahve fincanı gibi eşimle tepsiyi ters-düz ettik :) 1 saat kadar da o kısmı pişirdim ve son :) Kaç saat sürdüğünü bilmediğim bir emeğin sonunda çok beğenilen bir börek çıktı ortaya :)
İyi Bayramlar :)

16 Ağustos 2012 Perşembe

Ağaç Temalı Kolyem (Kırmızılar içinde)

Merhaba arkadaşlar... Bu güne kadar yaptığın kolyelerden en çok beğendiklerimden biri oldu bu... Bakıp bakıp seviyorum boncuğunu çiçeğini :) Evet ilginç bir şahıs olduğumu düşünebilirsiniz fakat sevgi ile aldım boncuklarını, sevgi ile yaptım ve severek fotoğrafladım. Kolyenin kendini sevmişim çok mu :)
Bu defa küçük bir çiçek de kondurdum ağacıma nazarlık :) Umarım beğenirsiniz...




14 Ağustos 2012 Salı

13 Ağustos 2012 Pazartesi

Mutluluğu İşlemek...

Merhaba Arkadaşlar.. Bu benim ilk olarak bloğumda yayınlayacağım ilk yazım :) Nasıl mı... Bloğumu yeni açtım ve daha önce hep 10marifet' te yayınlamıştım herşeyi. Şimdi önce burada yayınlayacağım ve elbetteki oraya da ekleyeceğim :) Hadi hayırlısı bakalım :)

Bu elbiseyi can sıkıntısından yaptım gerçekten ve ne yapsam ne yapsam diye düşünürken üzerine kelebek çiçek falan işlemek geldi aklıma... Sonra aldım elime kumaşı kestim biçtim ve mutluluğu işledim üzerine. Mutluluğu işledim diyorum çünkü üzerindeki kelebeği çiçeği gördükçe kuzum zor sabretti, çok mutlu oldu :) Umarım beğenirsiniz...


Bunlar elbisenin sağdan soldan ve arkadan görünüşü... Nasıl yaptığıma gelince aşağıdaki fotoğraflara bakmanız gerekecek... :)

İlk işlemeye başladığımda bu haldeydi elbise. Elbisenin arkasını dikmedim çünkü dikilmiş halde işlemek çok zor olacaktı. Orası kolay saedece düz dikiş olacağından işleme işi bittikten sonra diktim..

Bir çiçek bahçesi teması var elbisede. Çimenler, çiçek, kelebeğimiz ve boynundaki yaka da aslında gökyüzündeki bir bulut :) Zeminini siyah yapmak istememin nedeni de bahçenin daha net görünmesi :) Zemin yani elbise de siyah ketenden yapıldı, yani yaz ayında bile serin oalcaktır, siyah olduğuna aldanmayınız :)
Beğenilerinize sunulmuştur :)